.:::BÜYÜK TÜRK DEVLETLERİ:::.

..::ESKİ TÜRK DEVLETLERİ::..


BUYUK HUN
DEVLETİ


BATI HUN
DEVLETİ


AVRUPA HUN DEVLETİ


AK HUN DEVLETİ


GÖKTÜRK DEVLETİ


AVAR DEVLETİ


HAZAR DEVLETİ


UYGUR DEVLETİ


KARAHANLILAR


HARZEMŞAHLAR


GAZNELİLER


BÜYÜK SELÇUKLU DEVLETİ


ALTINORDU DEVLETİ


BÜYÜK TİMUR DEVLETİ


BABÜR DEVLETİ


OSMANLI DEVLETİ

 

BÜYÜK HUN İMPARATORLUĞU
 

Tarihte kurulmuş ilk Türk devletidir.Dünya bu büyük devlet ve O'nun Büyük Hakan'ı Mete ile tanıdı bayrağı ve devlet fikrini...Çin ise tarihine kara bir leke olarak,KORKUSUNDAN uzaydan bile görülen Çin Seddi'ni yaptı TÜRKLER yüzünden. M.Ö. 204 - M.S. 216.

Kurucusu: TEOMAN.

Kapladığı alan: Kuzeyde Sibirya; güneyde Tibet, Keşmir; doğuda Büyük Okyanus; batıda Hazar Denizi (18.000.000 km2).

Büyük Hun İmparatorları :
BATI HUN İMPARATORLUĞU
 

Büyük Hun Devleti'nin batıya uzantısı olan devlettir. M.S. 48 - 216.

Kurucusu : PANU.

Kapladığı Alan : Batı Türkistan illeri üzerinde kurulmuştur.
AVRUPA HUN İMPARATORLUĞU
 

Avrupa O'nu Attila ismiyle tanıdı ve korkudan tir tir titredi.Bu da O'nun yücelttiği devlet ve kudreti sayesindeydi...
Kurucusu : OKTAR.

Kapladığı Alan : Güney Rusya, Romanya, Yugoslavya'nın kuzey bölgesi, Macaristan, Avusturya, Çekoslovakya, Güney ve Orta Almanya (Doğu Fransa'dan Ural Dağlarına; Kuzey Macaristan'dan Bizans kapılarına kadar olan saha). Yüzölçümü: 4.000.000 km 2.
AK HUN İMPARATORLUĞU
 

Hun devletler serisinin sonuncusudur. M.S. 420 - 552.

Kurucusu : AKŞUVAR (AKSUNGUR).

Kapladığı Alan : Kuzey Hindistan'ın yarısı, Afganistan, Türkistan'ın bir bölümü (3.500.000 km2).
GÖKTÜRK İMPARATORLUĞU
 

Göktürk Devleti , Türk tarihinde ulus adımız olan Türk adı ile kurulan ilk devlettir . 552 yılında kurulan ve bağımsız olan bu devletin kurucusu ve ilk hükümdarı Bumin Kağan 'dır .Devletin merkezi Ötüken’dir . Bumin Kağan Orta Asya’daki bütün Türk boylarını egemenliği altında topladı . Kardeşi İstemi‘yi Batı ülkelerine "yabgu" olarak atadı . Bumin kağan ölünce yerine oğlu Murat Kağan Hükümdar oldu . Murat kağan, devleti İstemi Yabgu ile birlikte yönetti . Bu dönemde İpek Yolu , Türklerin denetimine girdi . Türkler, Çin’e üstünlüklerinin kabul ettirdiler . Devlet 582 yılında önce Doğu Göktürk Devleti ve Batı Göktürk Devleti olmak üzere ikiye ayrıldı . Ayrılıştan bir süre önce Doğu Göktürk Devleti 630 yılında çin egemenliğine girdi . Daha sonra 658 yılında Batı Göktürk Devleti de Çin egemenliğine girdi .
AVAR İMPARATORLUĞU
 
M.S. 565 - 835.

Kurucusu : BAYAN KAĞAN.

Kapladığı Alan: Volga'dan bütün Macaristan'a kadar olan saha ile Güney Rusya ve Eflak Boğdan bölgeleri.
HAZAR İMPARATORLUĞU
 

M.S. 651 - 983.

Kurucusu : En Büyük Hükümdarı HAKAN YUSUF'tur. (İlk kurucusu hakkında kesin bilgi yoktur.)


Kapladığı Alan: Kırım, Kafkasya, Dinyeper, Don, Volga arası...
UYGUR DEVLETİ
 

Uygur Türkleri'nin kurduğu bu devlet Türklük şuurunu ve benliğini kaybederek yıkılmıştır. M.S. 745 - 1368.

Kurucusu : KUTLUĞ BİLGE KÜL - KAĞAN.

Kapladığı Alan : Orta Asya ve Kuzey Moğolistan.
KARAHANLILAR DEVLETİ
 

Tarihte ilk Müslüman olan Turk devletidir.Kurucusu Bilge Kül Kadir Han,Müslüman olduktan sonra adını da Abdülkerim Satuk Buğra Han olarak değiştirmiştir. M.S. 940 - 1040.

Kurucusu : SATUK BUĞRA HAN.

Kapladığı Alan : Aral Gölü'nden Moğolistan'a kadar.
GAZNELİLER DEVLETİ
 

Sultan Alp Tegin tarafından kurulan bu devlet de uzun süreli olmamıştır.Yerini kendinden daha güçlü bir başka Türk devletine bıraktı. M.S. 962 - 1183.

Kurucusu : ALP TEKİN.

Kapladığı Alan : Maveraünnehir'den Ganj boylarına; Hazar kıyılarından Pamir yaylalarına kadar uzanan bölgeler. (4.700.000 km2)
BÜYÜK SELÇUKLU DEVLETİ
 
Selçuk Bey tarafından kuruldu ve kısa sürede İslam'ın ve halifenin koruyucuları oldular.. M.S. 1040 - 1157.

Kurucusu: SELÇUK BEY.

Kapladığı Alan: doğuda Balkaş, Issığ Gölleri, Tarım Havzası; batıda Ege ve Akdeniz sahilleri , kuzeyde Aral Gölü, Hazar Denizi , Kafkasya, Karadeniz; güneyde Arabistan dahil Umman Denizi'ne kadar olan alandır. (10.000.000 km 2).
HARZEMŞAHLAR DEVLETİ
 

Orta Asya'da Harezm'de Muhammed Harzemşah tarafından kuruldu. M.S. 1097 - 1231.

Kurucusu : K. MUHAMMED HARZEMŞAH

Kapladığı Alan : İran, Güney Kafkasya, Dağıstan , Umman Denizi, Afganistan, Maveraünnehir, Harzem, Balkaş ile Aral Gölleri arasıdır. (5.000.000 km 2).
ALTINORDU DEVLETİ
 

Cengiz Han'ın 1227'de ölümünden sonra büyük hanlık makamını Ögedey işgal etti. Onun hâkimiyeti, Türk-Moğol Hakanlığı'nın teşkilâtlandırılması bakımından mühimdir. Bu maksatla kurultaylar toplanmış ve bazı umumî kurallar konulmuş, Cengiz'in "yasa"sı tatbik edilmekle beraber, şehirli ve köylü ahalinin ihtiyacına göre bir idare kurulmuştu. 1235'te devlet işlerini alâkadar eden yeni meseleler münasebetiyle toplanan büyük kurultayda Batı Seferi, yani Doğu Avrupa'nın istilâsı kararlaştırıldı. Bu maksatla bilhassa Türkler'den olmak üzere büyük bir ordu toplandı. Miktarı bilinmeyen bu Moğol-Türk ordusunun birkaç yüz bin kişiden ibaret olduğu muhakkaktır. Fütuhatın başlangıcı 1236 yılına rastlar. Bu muazzam ordunun başında Cengiz'in torunu, Batu (Çoçi Oğlu) bulunuyordu. Aslında Harezm, Kafkasya ve İrtiş'in batısı büyük oğlu Cuci'ye düşmüştü (1224). Fakat Cuci, Cengiz Han'dan az önce öldü ve ona ayrılan yerler oğlu Batu Han'a verildi. Ona verilen bölgede kurulan devletin adı "Altınordu", asıl kurucusu da Batu Han'dır. Altınordu adı Moğolca'da çadır demek olan "Orda" kelimesinden gelir. Hanların ordugahında han çadırının üzeri altın kaplama olduğu için, bu çadıra "Altınordu" deniliyordu. Zamanla bu kelime Türkçe'de "Altınordu" şeklinde yazılır.
Hem Altınordulular, hem de "kral sarayı" ve "ordugah" anlamlarında kullanılır. Batu Han'a ait olan yerlere, babasının adından dolayı "Cuci Ulusu" deniyordu. Ulus, "Birleşik İller" anlamında, yani yer adı olarak kullanıyordu.Sefere, ondan başka birçok Çingiz oğulları (prensleri) de iştirâk edeceklerdi. Ön kıtaların kumandanı olarak da en meşhur generallerden biri olan Sobutay'ı (Sübegetey, Sübetey) görüyoruz. Askerlerin büyük bir çoğunluğunu Orhun ile Yayık ve İrtiş aralarında yaşayan Türk kabileleri teşkil ediyordu. İlk darbe Bulgarlar üzerine oldu. Bu hareket 1224'de Bulgarlar'ın Don boyundan dönen Moğol kıtalarına hücumların öcünü almak için yapılmıştı.
Bulgarlar az bir zaman içinde yenildiler; başta Bulgar olmak üzere şehirleri tahrip edildi. Şehirlerden ve büyük yollardan uzakta kalan halkın, bu istilâdan zarar görmediği muhakkaktır; şehirli ve köylü ahaliden birçoğunun da kaçarak, ormanlarda saklandığı anlaşılmaktadır. Bu suretle Moğol istilâsından sonra Orta İdil sahasındaki Bulgar unsuru ortadan kaldırılmış olmadı; yok olan şey: müstakil bir Bulgar devletiydi. Nitekim, çok geçmeden bu bölgede Bulgar beylerinin yeniden faaliyette bulunduklarını görüyoruz.
1237 sonunda kış mevsimi olmasına rağmen, Moğol-Türk ordusu Rus bölgesinin istilâsına başladı. Bu sıralarda Rus yurdu birçok knezliklere bölünmüştü. Ryurik sülâlesine mensup olmak üzere, muhtelif mıntıkalarda, knezleri, müstakil birer beylik hâlinde hükümet etmekte idiler; artık Kiyef merkez olmaktan çıkmıştı; onun yerine Suzdal Rusyası (Merkezi Vladimir) yükselmişti; batıda da Haliç knezleri kuvvet bulmuşlardı.
BÜYÜK TİMUR İMPARATORLUĞU
 

Anadolu'ya geldi yaktı, yıktı, gitti.Gittiği her yerde bunu yaptı.Kuzeyde Altınorda Devleti'ni yıkarak en kötüsünü yaptı..! M.S.1368-1501.

Kurucusu : TİMUR GÜRKAN.

Kapladığı Alan: Batıda Balkanlar; kuzeyde Volga kıyıları; güneyde Hint Okyanusu; doğuda Orta Asya bölgeleridir.
BABÜR İMPARATORLUĞU
 

Babür Şah kurdu uzun süre Güney doğu Asya'da yaşadı.. M.S. 1526 - 1858.

Kurucusu : BABÜR ŞAH.

Kapladığı Alan : Hindistan, Afganistan ülkeleridir. (2.700.000 km 2).

Babür İmparatorları:
KAYI AŞİRETİ
 

ERTUĞRUL GAZİ(KAYI AŞİRETİ) Ertuğrul Gazi aşireti ile bu bölgeye 13. Yüzyılda gelmiştir. Kayı aşiretinin menşei olan Oğuz Han’ın soy kütüğü, Reşideddin’in Oğuzname’sinde, Nuh Peygamber’in oğlu Yafes’e (Olcayto) dayandırılır. Oğuz Han’dan sonra altı oğlu iki kolu oluşturmaktadır. Gün Han, Ay Han, Yıldız Han, Bozok kolunu, Gök Han, Dağ Han ve Deniz Han ise Üçok kolunu oluşturur. Oğuz Han’ın her oğlundan gelen soylar da, toplam 24 Oğuz boyunu meydana getirir. Sağlam anlamına gelen mensup dört boydan biridir.
Kayı Aşireti, Moğol istilası nedeni ile kendine yeni bir yurt bulmak için, Horasan’ın Merv şehri yakınındaki, Mahan bölgesinden, Gündüz Bey (Süleyman Şah) ( Ertuğrul Gazi’nin babasının adı birçok kaynakta Süleyman Şah olarak geçmektedir. Uzun süre tartışmaya sebep olan bu konu üzerinde “ Osman b.Ertuğrul b.Gündüz “ ibaresinin yazılı olduğu, Osman Bey’e ait bir sikkenin bulunmasıyla, tarihçiler kesinliğe kavuştuğunu savunmaktadır. ) komutasında gelerek Anadolu’ya girdi. Önce Ahlat-Van Gölü civarında iki yıl ikamet edip, 1221 yılına doğru Erzincan’a, oradan da Halep’e geçtiler. Atının üzerinde Fırat Nehri’ne giren Gündüz Bey (Süleyman Şah) boğulmuş ve aşiret başsızlaşmıştır. Obanın içinde bulunan Kayı dışındaki Oğuz boyları, Suriye’ye gitti. Gündüz Bey’in dört oğlundan Gündoğdu Bey ve Sungur Tekin, aşiretin çoğunu toplayıp Orta Asya’ya geri döndü.
Diğer iki kardeş Dündar Bey,Ertuğrul Bey ve anneleri Hayme Ana, (Çadıranası, Çadır büyüğü anlamına gelir.) 400 çadırlık aşiretle ortada kalınca, Anadolu Selçuklu Sultanı, Alaaddin Keykubat’tan yurt istemişler ve kendilerine Ankara yakınlarındaki Karacadağ yaylası verilmiştir. Karacadağ’a doğru yol alınırken Erzincan yakınlarındaki Yassıçimen’de Harzemşahlar’la savaşan ve Anadolu Selçuklu ordusuna yardım edip, savaşın kazanılmasında rol oynamışlar ve Anadolu Selçuklu Sultanı’nın takdirini kazanmışlardır.
O yıl Moğol ordusu Sivas’a doğru ilerlemekte idi. Nihayet Selçuklularla Moğol ordusu Sivas’ın Hafikkale civarında savaşa tutuştular. Ertuğrul bu harbi duyar duymaz kuvvetlerini alarak o tarafa gitti. Bir dağın yamacında iki ordunun çarpıştığını seyrettiler. Bunlardan bir taraf yenilmek üzere, diğer taraf da galip gelmekte idi. Bunu gören Ertuğrul Gazi maiyetindeki Koç yiğitlerine dedi ki:
Yiğitlerim hangi tarafı tutalım ?
Bu soru üzerine kardeşi Dündür (Dündar Bey ) :
Galip tarafa geçelim... Onların zafer ganimetlerinden istifade ederiz.dedi.
Ertuğrul kaşlarını çatarak:
Türkün şanına, ancak mağlup olanlara yardım etmek düşer. Galibe yardım etmek ise insana ne şeref kazandırır, ne de mal.. dedi.
Derhal mağluplara yardıma karar verildi. Kayı yiğitleri dağdan bir çığ gibi harp meydanına daldılar. Kılıçlar oynadı, oklar çekildi, kavga yeniden kızıştı. Çok geçmeden galipler mağlup duruma düştüler. Meğer ilk mağlup olanlar Selçuklular imiş. Bunları kısa bir zamanda galip bir duruma geçtiler, Moğollar ise perişan bir halde kaçtılar.
Kayıların bu yardımlarından Sultan Alaeddin çok memnun oldu. Kayı aşiretinin beyi olarak Ertuğrul’u tanıdı. Sultan Alaeddin. Ertuğrul Gazi’yi, Bizans hududuna uçbeyi tayin etti. Kayı kabilesine Söğüt kasabasını kışlak, Domaniç yaylasını da yaylak olarak verdi. Ertuğrul Gazi, Karacadağ’dan Kayı aşiretini alarak Söğüt’e geldi.
Ertuğrul Gazi, çok geçmeden, maiyetindeki kılıç erleri ile Bizanslılarla savaşa girişti. Bizanslılara ait, Sultanönü bölgesi ile Karacahisar’ı fethetti. Bu zaferleri duyan Anadolu’nun muhtelif bölgelerindeki kılıç erleri, Ertuğrul’un etrafında toplandılar. Hudut boyu serdengeçti akıncılarla doldu.
Ertuğrul’un değerli kumandanları şunlardı: Akçakoca, Konuralp, Turgut Alp, Saltuk Alp, Aykut Alp, Samsa Çavuş, Hasan Alp, Karamürsel, Akbaş, Kocaoğlan... Bu kumandanlar kuvvetleri ile gece–gündüz demeden Bizans’a doğru akınlarına devam ettiler.
Ertuğrul Gazi, bir gece bir rüya gördü. Rüyada, “göbeğinden bir pınar fışkırdı... Bu çıkan sular çoğalarak bir deniz halini aldı... Bu deniz, bütün dünyayı kapladı...”.
Senin bir oğlun olacak; bu oğul bir devlet kurup, saltanatı ile dünyayı sarsacaktır.... dedi.
Nitekim o yıl içinde Ertuğrul’un karısı Hayme Ana, bir oğlan çocuk doğurdu. Bu çocuğun adını Otman koydular. Sonradan Otman, “Osman” adı ile anıldı. Ertuğrul’un diğer oğulları Sarubalı ile Gündüz Alp’tir. Küçük Osman, Söğüt kasabasında kılıç erleri arasında büyüdü. Beş yaşına geldiği zaman, bir gün babası onu, Konya’ya beraberinde götürdü. O gün Hazret-i Mevlânâ’yı ziyarete gittiler. Lakin o gün Mevlânâ pek üzgündü. Ertuğrul’u ve yanındaki oğlunu görünce şöyle deki:
Sultan Alaeddin, Baba İshak’ı kendine baba yaptıysa, ben de bu küçüğü kendime evlat edindim.
Mevlânâ; Osman’ı sevdi ve ona hayır duada bulundu. Ravzatü’l-Ebrar adlı tarihte, Ertuğrul hakkında şu malumat yazılıdır:
Ertuğrul Gazi, Söğüt’te oturuyordu. Bir gün köyleri dolaşmaya çıkmıştı. Akşam olunca İtburnu köyünde bulunan ulemâdan bir zâtın evinde misafir kaldı. Ev sahibi Ertuğrul’a fazlaca ikramda bulundu. Ertuğrul, gece yatacağı zaman rafta bulunan bir kitabı görüp, sordu:
Bu kitap nedir ? Diye sordu.
Ev sahibi:
Bu kitap, Allah (c.c.) tarafından Hazret-i Muhammed vasıtası ile, insanlara doğru yolu göstermek üzere gönderilen Kur’an-ı Kerîm’dir...dedi ve odadan çıkıp gitti.
Ertuğrul, serilmiş yatağa yatmayıp, Kur’an-ı Kerim’in önünde el bağlayıp, sabaha kadar ayakta durdu. Ancak güneş doğarken yatağa girdi. Uyur uyumaz bir rüya gördü. Rüyasında bir pîr ona:
Sen, Tanrı sözü olan Kur’an-ı Kerîm’e halis bir kalp ile saygı gösterdin; bunun için sana mükafat olarak evlat ve torunlarına padişahlık verildi. Bütün neslin aziz olsun... dedi.
Ertuğrul, bu sözlerin dehşetinden uyandı. Ev sahibine de bu rüyasını anlattı. Osmanlı Devletinin Kuruluşu adlı bir eser yazan İngiliz tarihçisi Gibbons, bu hadiseyi ele alarak, Ertuğrul Gazi’nin Müslüman olmayıp, Şaman dininde olduğunu yazmaktadır. Halbuki bu fikir yanlıştır.
Ertuğrul Gazi, hudut boyunda Bizanslılarla durmadan savaştı. Fakat kılıcının hakkı olarak kazandığı bu yerleri Selçuk Sultanına verdi.
Ertuğrul Gazi, bu savaşları ile Osmanlı Devletinin arsasını hazırlamıştı. Ertuğrul, artık iyice ihtiyarlamış, işlerini büyük oğlu Gündüz Alp’e bırakmıştı. Küçük oğlu Osman da, serhat boylarında düşmanlarla çarpışmakta idi.
Bazı kaynaklarda da Söğüt’ün Ertuğrul Gazi’ye veriliş tarihi olarak 1270 yılını vermektedir. Bu tarih tartışma konusu olmakla birlikte kesin olan bir şey vardır. O da “ OSMANLI DEVLETİ’NİN TEMELLERİNİN SÖĞÜT’TE ATILMIŞ OLMASIDIR” Zira, Ertuğrul Gazi 1281 yılında 90 yaşında vefat ettiğinde, Osmanlıların bölgeye kararlı olarak yerleştiklerinin bir kanıtı olarak Söğüt’e gömülmüştür.
OSMANLI CİHAN DEVLETİ
 

Osmanlılar devletlerini bir CiHAN DEVLETi yaparken Türk'ün hoşgörüsünü de dünyaya tanıttılar..! M.S. 1299 - 1922.

Kurucusu : OSMAN BEY.

Kapladığı Alan: Cezayir, Tunus, Trablusgarp, Mısır, Arabistan, Filistin, Suriye, Irak, Anadolu, Kafkasya, Kırım, Eflak, Buğdan, Erdel, Sırbistan, Yunanistan, Bulgaristan ve Akdeniz'deki bir çok adalardır. (20.000.000 km2). Ayrıca Akdeniz, Karadeniz, Kızıldeniz de Osmanlı Gölü halinde idi.

Osmanlı Padişahları :

  • Osman I. (Osman Gazi, Osman Bey, Gazi Osman Bey (Sultan Osman) (1299 - 1326)
  • Orhan (Orhan Bey) Gazi (1326 - 1360)
  • Murad I., (Türk Tarihinde Murat Hüdavendigar, Gazi Hünkar) (1360 - 1389)
  • Bayezid I. (Yıldırım) (1389 - 1402)
  • Mehmed I.(Çelebi Mehmed) (1413 - 1421)
  • Murad II.(İkinci Murad) (1421 - 1444 ve 1446 - 1451)
  • Fatih Sultan Mehmed (II. Mehmed) (1444 - 1446 ve 1451 - 1481)
  • İkinci Bayezid, (Bayezid II.) (1481 - 1512)
  • Yavuz Sultan Selim, (Selim I.) (1512 - 1520)
  • Kanuni Sultan Sülayman (Süleyman I.) (1520 - 1566)
  • İkinci Selim (1566 - 1574)
  • Üçüncü Murad (Murad III.) (1574 - 1595)
  • Üçüncü Mehmed (Mehmed III.) (1595 - 1603)
  • Birinci Ahmed (Ahmed I) (1603 - 1617)
  • Birinci Mustafa (1617 - 1618)
  • İkinci Sultan Osman (Genç Osman) (1618 - 1622)
  • Birinci Mustafa (1622 - 1623)
  • Dördüncü Murat (1623 - 1640)
  • Sultan İbrahim (1640 - 1648)
  • Dördüncü Mehmed (Avcı Sultan Mehmed ) (1648 - 1687)
  • İkinci Süleyman (1687 - 1691)
  • İkinci Ahmed (1691 - 1695)
  • İkinci Mustafa (1695 - 1703)
  • Üçüncü Ahmed (1703 - 1730)
  • Birinci Mahmud (1730 - 1754)
  • Üçüncü Osman (1754 - 1757)
  • Üçüncü Mustafa (1754 - 1774)
  • Birinci Abdülhamid (1774 - 1789)
  • Üçüncü Selim (1789 - 1807)
  • Dördüncü Mustafa (1807 - 1808)
  • İkinci Mahmud (1808 -1839)
  • Abdülmecid (1839 - 1861)
  • Abdülaziz (1861 - 1876)
  • Beşinci Murad (1876)
  • İkinci Abdülhamid (1876 - 1909)
  • Mehmed Reşad (Beşinci Mehmed) (1909 - 1918)
  • Altıncı Mehmed (Sultan Mehmed Vahideddin) (1918 - 1922
    FATİH SULTAN MEHMET HAN
     

    FÂTIH SULTAN MEHMED DEVRI
    (II. MEHEMMED)
    Kaynaklarin, âdil, akil, heybetli, cesaretli, idrak sahibi, iyi giyimli, kadirsinas, âlimlerin dostu, sairlerin hâmisi, hakka kail ve maarif erbabina meyilli bir pâdisah olarak tavsif ettigi Fâtih Sultan Mehemmed Han, tarihin kayd ettigi büyük sahsiyetlerin basinda gelir. Bu bakimdan onun, sahsiyet ve karekterini oldugu gibi bütünüyle ortaya koymak çok zordur. Çünkü o, beser kudretinin ulasabilecegi en yüksek noktalara çikmis ve kendinden önce veya sonra gelmis olanlarla mukayese edilemeyecek derecede büyük bir hüviyet kazanmisti. Onun, Manisa'da geçirdigi ikinci sehzadelik devresi, gerek sahsi, gerek Osmanli Devleti için çok verimli ve faydali olmustu. Zira, 5 yil süren bu dönemde o, sahsiyetini olgunlastiran ciddi bir çalisma ve fikrî faaliyet içinde bulunmustu.
    Bu bes senelik müddet zarfinda o, bir yandan akademik bir faaliyet devresine girerek liyakatli hocalarin refakatinda malumatini genisletmis, felsefe ve riyaziye (matematik) okumustu. Döneminin önemli iki dili olan Arapça ve Farsça'yi ana dili gibi ögrenmisti. Bu meyanda o, Latince, Yunanca ve Sirpça ögrenme imkânlarini da bulmustu. Tarih, cografya ve askerlik bilgisine de iyice vâkifti. Bir yandan da dünya cihangirlerinin biyografilerini dikkatle tedkik ederek her birinin dogru ve yanlis taraflarina parmak koymustu. Böylece, yasanmis tarih maceralarinin muhasebe ve yekûnu, onu, plan ve sistem fikrinin lüzumuna esasli bir sekilde inandirmisti.
    Devletin, gelecekteki ihtiyaçlarini karsilamak yolunda kendini geregi gibi hazirlamak için gece uyumamis, gündüz dinlenmemis, hayatinin bir solugunu dahi bos geçirmemis olan genç sehzâde, hesapli ve sistemli gelecegin genç fâtihi, saltanatinin devaminca, daima baslanacak bir isin plani ve bitecek bir isin endisesi ile yorulacakti.
    Babasi, II. Murad'in vefati üzerine 16 Muharrem 855 (18 Subat 1451) Persembe günü Edirne'de Osmanli tahtina geçen II. Mehmed'in dogum tarihi 27 Receb 835 (30 Mart 1432) olarak kabul edilmekle birlikte, buna yakin farkli tarihler de verilmektedir. Dogum tarihi hakkinda farkli görüslerin bulunduguna temas edilen Fâtih Sultan Mehmed'in annesinin kimligi hakkinda da degisik görüsler bulunmaktadir. Bu farkli görüsler, Batili yazarlarca öne sürülmüslerdir ki, kaynaklarimiz bu görüslerin tamamini reddedecek sekilde açik ve net bilgiler vermektedirler. Zira kaynaklarimiz, konuyu, II. Murad'in evliliginden itibaren takib ederler. Nitekim kaynaklarimiz, Fâtih Sultan Mehmed'in annesinin Müslüman Türk oldugu ve Isfendiyar Beyi'nin kizi veya torunu oldugu, isminin de Hüma Hatun olduğunu belirtirler. Ayni sekilde Ismail Hami Danismend de Bursa mahkeme (ser'iyye) sicillerine dayanarak konuyu tafsilatli bir sekilde ele alarak söyle der:
    "Fâtih'in annesi olarak gösterilen Türk prensesi, Kastamonu ve Sinop'ta hüküm süren Candarogullari hanedanindan Isfendiyar Bey'in kizi veya torunu Halime, veyahut Hatice Hatun'dur. Ikinci Murad'in bu kizla izdivaci hicretin 827 (m. 1424) yilindadir." Müellif, arastirmasinda bu ihtilaflarin sebeplerini de açiklar. Ama konuyu fazla dagitmamak için biz bunun üzerinde fazla durmayacagiz. Bununla beraber yeni arastirmalarin ortaya çikardigi gerçek isim ve hüviyeti ile ilgili bilgiyi aynen nakletmeden geçemiyecegiz. "Daha sonralari Bursa mahkeme sicillerinde yapilan tedkiklere göre Fâtih'in muhterem annesi, Hüma Hatun'dur. Bu bahtiyar kadinin türbesi Bursa'da Muradiye Câmii'nin sark tarafinda müze idaresince istimlak edilen bir bahçe içindedir. Câmiden çarsiya dogru gidilirken bu zarif âbide, câmiden yüz metre kadar ilerdedir. Memduh Turgud Koyunluoglu'nun Bursa Halkevi nesriyati içinde çikan "Iznik ve Bursa Tarihi"nin 152-153. sayfalarinda "Hâtuniye Künbedi" ismiyle bahsedilen bu türbeyi Fâtih, babasi Sultan Ikinci Murad daha hayatta iken ölen annesi için hicrî (m. 1449) tarihinde, yani Istanbul'un fethinden dört sene evvel yaptirmistir. Kitabesi Arapça'dir.
    Bu kitâbenin en büyük kiymeti, Fâtih'in annesinin yabanci rivayetlerde iddia edildigi gibi Istanbul'da medfun olmayip türbesinin Bursa'da bulundugunu ve yine ayni yabanci masallarinda iddia edildigi gibi Hiristiyan olarak öldügü için türbesi kapali olmayip, Müslüman oldugunun kitâbe ile sabit oldugunu artik hiç bir tereddüde imkân birakmayacak bir kesinlikle ortaya koymasidir. Yalniz kitâbede bu Hatun'un ismi yoktur, ancak bu da Bursa mahkeme sicillerinin 31,201 ve 370 sayili defterlerinin 35, 64 ve 40. sayfalarinda bulunmustur. Fâtih'in annesinin ismi Hümâ Hâtun'dur.
  •  
    Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
    Ücretsiz kaydol